top of page

Tuşba..

cokgezenhk

Uçak inişe geçmeye başladığında camda gördüğümüz görüntü, bitmek bilmeyen devasa bir su kütlesi oluyor insanın karşısında. Yıllar yılı Van gölü olarak bildiğimiz yerin aslında bir deniz olduğunun farkına varıyoruz. Bu kadar farklılığı aynı anda yaşayabileceğiniz bir coğrafya üzerine kurulu Van kenti.

Bu kadar bol suyun bulunduğu Anadolu’nun en büyük kapalı havzası olan Van gölü kıyılarının tarih boyunca birçok medeniyetin yaşam alanı olması bölgenin ne derece önemli olduğunun göstergesi. Yazılı tarih olarak MÖ 5000-3000 Kalkolitik Dönem itibari ile yaşamın bölgede başladığı tahmin edilmektedir. Önemli noktası ise MÖ 900 başkentleri Tuşba (Van) olan Urartu devletinin burada kurulmuş olmasıdır.

Kent merkezine yaklaşık 5 km mesafede bulunan Van kalesi görülecek ilk yerlerden. Urartu devletinin başkentliğini yapan kale, Urartu kralı 1.Sarduri tarafından MÖ 840-825 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Kale Van ovasında 1800 metre uzunluğunda ve 100 metre yüksekliğinde doğal bir yapının üstünde bulunmaktadır. Urartulardan Osmanlı’ya kadar olan süreçte Pers yazıtı dışında bir kalıntı günümüze gelmemiştir. Yukarı kale, Süleyman han Camii ve minaresi ve askeri yapılar halen görülmekte olan yerlerdir. Özellikle gün batımlarında Van gölünün manzarası ile birlikte kale ve çevresi harika bir görünüm sergilemektedir.

Van ve tarihin güzelliğini anlamak için yola çıkmalı insan. Gürpınar ilçesinde bulunan Çavuştepe kazı alanı, Urartular zamanındaki adıyla Sardurihinili, Milattan önce 764 ile 735 yılları arasında devleti yöneten II. Sarduri tarafından yaptırılmıştır. Sardurihinili’nin Urartu dilindeki anlamı Sarduri’nin kurduğu kenttir.2500 yıllık buğday tanelerini hala bu kentte görme şansınsa sahipsiniz. Bu kenti Türkiye dünyada tek Urartu dilini okuyup Mehmet Kuşman bey’den dinlemenizi öneririm.

Gün Doğuda erken aydınlanıyor. Yola düşme vakti. Hoşap kalesine doğru yola çıkılmalı. Kale, Gürpınar ilçesine 40 km kala Van Hakkari karayolu üzerinde tüm heybeti ile karşımıza. Hoşap Suyu’nun kuzeybatısında sarp ve dik bir kaya kütlesi üzerine kurulan kale, iç kale ile bunun kuzeyindeki dış kaleden oluşmaktadır. Geçmişi itibariyle Urartu Devletine kadar uzanan kale, Osmanlı Devleti'ne tabi Mahmudi Beyleri'nin yaptırdığı şekliyle günümüze ulaşmıştır. İç kale giriş kapısı üzerindeki kitabesine göre Mahmudi Süleyman Bey tarafından, 1643 tarihinde yaptırılmıştır. XIX. yüzyıl ortalarında terkedilmiş olan kale, içerisindeki yapılarıyla günümüze büyük ölçüde sağlam olarak gelmiştir. Bu nedenle bölgenin dikkat çeken sembol yapılarından birisidir.

Ölmeden görülecek yerler listesinin başında gelir Akdamar adasında bulunan Kutsal Haç kilisesi. Van’ın Gevaş ilçesinde bulunan bu eser için önce sadece Van gölünde çıkan İnci kefali ile karnımızı doyurduktan sonra 30 dakikalık bir tekne yolculuğu ile Akdamar adasına geçebilirsiniz. Doğası, binlerce tavşanı ve manzarası ile doğal bir cennet hissi uyandırıyor bu ada insanda. Adanın güneydoğusuna kurulmuş olan kilise, Kutsal Haç adına Vaspurakan Kralı I. Gagik tarafından 915-921 yılları arasında Keşiş Manuel'e yaptırılmıştır. Kilisenin kuzeydoğusundaki şapel 1296-1336 tarihlerinde; batısındaki Jamaton 1763 tarihinde; güneyindeki çan kulesi 18. yüzyıl sonlarında ilave edilmiştir. Kuzeyindeki şapelin ise, tarihi bilinmemektedir. Kilisenin figürlü repertuarı oldukça zengindir. Bunun yanında İncil ve Tevrat'tan alınmış çeşitli sahneler bulunmaktadır. Dış cephesinde bulunan kabartma figürlerde İncil ve Tevrat’tan alıntılar yapılmıştır.

Kilisenin içerisini de günümüzde büyük ölçüde bozulmuş olan freskler süslemektedir. Bu fresklerde genel olarak Hz. İsa ile ilgili konular işlenmiştir. Gerek doğal yapısı gerekse mimari yapısı sebebiyle özellikle fotoğrafçıların uğrak noktalarından birisi olan kilise mutlaka görülmesi gereken yerlerdir.

Van’dan 180 km ötede bulunan Doğu Beyazıt İran sınırında ve Van’a gitmişken görülmesi gereken yerlerden. Yol üzerinde Bend-i Mahi üzerinde olan görkemli Şelale Muradiye Şelalesi, Muradiye ilçe sınırlarında yer alır. Van merkezine 80 km uzaklıktadır. Adını Bağdat seferine çıkan Osmanlı Padişahı IV. Murat’tan almıştır. Tendürek Dağı’ndan beslenen Bend-iMahi çayı üzerindedir. Şelalenin yüksekliği 50 metredir. Bu doğa harikası şelaleyi görebilmek için asma bir köprüden geçip yanına kadar inme şansına sahip olabiliyorsunuz.

Yola devam edip Tendürek geçidinde 2600 metreye kadar çıkıldıktan sonra, İniş yolunda o eşşiz manzara ile karşılaşacaksınız. 5137 metre yüksekliği ile Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı bütün ihtişamı görenleri büyülüyor. Tepesindeki buzulu sebebi ile her mevsim başı karlı bir dağ Ağrı. Rivayetler, araştırmalar ve jeolojik konumu Büyük Tufandan sonra Nuh'un gemisine ev sahipliği yapması dolayısıyla efsanevi özelliği olan bir dağdır. Kutsal kitaplarda da adı geçen Ağrı Dağının farklı dillerde bir çok ismi vardır. En başta gelen isimleri ise , Ararat, Kuh - i Nuh, Cebel ül Haristir.Tırmanışlar için en uygun zaman Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarıdır. Kış tırmanışları zorlu ancak zevklidir.

Dağa en yakın merkez Doğubeyazıt'tır. Buraya Ağrı ve Erzurum'dan ulaşmak ta mümkündür. Doğubeyazıt’ın 7 km doğusunda bulunan İshak paşa sarayı mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Kent merkezinin içinden saraya ulaşmak çok kolay. Topkapı sarayından sonra yapılmış en büyük saray olma özelliğini taşıyan bu yapı, 1685 yılında Çıldır Atabeklerinden Çolak Abdi Paşa tarafından başlanılmış, aynı soydan gelen Küçük İshak Paşa zamanında 1784’ te (99 yılda) tamamlanmıştır. Mimarı, Ahıskalı ustalardır. Saray 115X50 m. boyutlarında, tesviye edilmiş, Karaburun tepesi üzerine terası, iki avlu ile bu avluları çevreleyen çeşitli yapı topluluğundan meydana gelmektedir. Muhteşem bir mimariye sahip olan sarayda dönemin şartlarına ve iklim koşullarına rağmen harika bir ısıtma sistemi bulunmaktadır. Anıtsal taç kapı Mukarnaslı yapısı ile Selçuklu mimarisinden izler taşır. Sarayın cami dışındaki bölümlerin çoğu yıkılmış, harap olmuş, tavanları sökülmüştür. Son yıllarda biraz onarılmış, restore edilmiştir. Camii, saray kompleksinin en sağlam kalan yeridir. Her halde burası, dini bir korkuyla tahrip edilmemiştir. Osmanlı ve Selçuklu motifleri ile süslü yapıda aynı zamanda Barok üslup etkileri de göze çarpmaktadır. Bu muhteşem yapıyı daha iyi anlayabilmek için gidip yerinde görmek lazım. Anlatılmaz yaşanır denecek türden bir mimari ve hikaye.

Van-Doğubeyazıt hattında gördüklerimiz aslında göreceklerimizin fragmanı sayılabilir. Tarihi doğal dokusu ve insanı ile Doğu Anadolu uzun yıllar ihmal ettiğimiz ailemizin bir ferdi gibi bizleri bekliyor. Kolay ulaşım imkanları ve düzgün karayolları, konaklama tesisleri ile her mevsim kendimize yeni bir şeyler ekleyebileceğimiz harika bir coğrafyayı keşfetmek için hala geç kalmış sayılmazsınız.








79 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Sor Bana Pişmanmıyım?

Başlangıç; Hz İsa’nın yanına zina yaptığı iddia edilen bir kadın getirilir. Toplum kadının suçlarını kabul edip idam edilmesini ister....

Comentarios


bottom of page