Başlangıç;
Hz İsa’nın yanına zina yaptığı iddia edilen bir kadın getirilir. Toplum kadının suçlarını kabul edip idam edilmesini ister. İsa kuma parmağı ile bir ayna çizer ve soru sormalarını ister. Halkın kendisine sormaya devam etmeleri üzerine, İsa doğrulur ve onlara şöyle der: "İçinizde günahsız olan, önce taşı o atsın." En başta yaşlılar olmak üzere teker teker herkes odayı terk eder. Sonuç kimse günahsız değildir.
Bugün her ne yaşıyorsak yaşayalım toplum içinde herkes birbirine karşı elinde bir taşla yaşıyor. Konuşmak, anlatmak anlamaya çalışmak yerine ilk taşı hangimiz vuracağız diye bekliyoruz. Üstelik bunu büyük bir gurur ve kibirle yapmaktayız. Dobra olmanın sadece negatif olmak olduğunu düşünen bir toplumda çıkıp ortaya hakkını vermek ya da hak vermek gibi erdemlerden bahsetmek çocukça bir saflık olur sanırım.
Şarkıda dediği gibi "Sor bana pişman mıyım" Hayatın doğal akışı içerisinde bir olayın sonunda pişman olduğunu bilmek insanca bir olgudur. Pişman değilim demekse gene sebep sonuç ilişkisi içinde değerlendirildiğinde bir o kadar insanca davranıştır.
Bindirilmiş kıtalar olarak bekliyoruz. Birbirimizin hatalarını yanlışlarını haykırmak için hatta elimizdeki taşları savurmak için. Pişmanım yada pişman değilim diyen adamları kadınları sıranın kendisine hiç gelmeyeceğini düşünmeksizin yok etmek uğruna üstelik.
Andy Warhol’a atfedilen "Herkes bir gün on beş dakikalığına ünlü olacaktır." Sözü bugün hepimizin seri ama çabuk tüketilen hayatlarının özeti değilmidir. Üstelik kapımızın önünden geçse de bir zamanlar anlamını bilmediğimiz Narsizim evlerimizin içinde yuva yapmışken. Bireyin daha olmadan ben demesi, ben kimliğini hiçbir alt yapısı olmadan en yakınındakilere dayatması ve zorlaması ve bunun kitlelere yayılması. Toplum narsizmini oluşturuyor artık. Evet şu anda herkes 15 dakikalığına her gün ünlü herkes her şeyin en tepesinde ve kimliksiz. Herkes bir o kadar yalnız anlaşılamayan, anlatamayan, anlayamayan. Dev bir yalnızlar ordusunda kibrimizin ve doymak bilmeyen isteklerimizin sınırlarını bilmeden yaşamak. E hani hepimiz ünlüydük hepimizi herkes çok seviyordu.
The Guardian gazetesinde yayınlanan bir makalede güzel bir örnek verilmiştir. Sydney kuşatmasındaki silahlı adam Man Haron Monis, Germanwings pilotu Andreas Lubitz, Norveçli seri katil Anders Breivik ve IŞİD katilleri Mohammed Emwazi ve Jake Bilardi'nin ortak noktası nedir? Büyüklük sanrıları, başarısızlık korkusu ve hayranlık ihtiyacı. Bu adamların hayatları incelendiğinde katıksız narsist oldukları ortaya çıkıyor.
Brad Bushman'ın açıkladığı gibi, narsisizm diğer insanlardan üstün olduğunuz iddiasıdır. " Narsisistler "kişisel başarılar hakkında fanteziler kurar ve özel muameleyi hak ettiklerine inanırlar. Kendilerini aşağılanmış hissettiklerinde, genellikle saldırganca hatta şiddetli bir şekilde saldırırlar."
Kadın cinayetleri, çocuk cinayetleri tv lerde gördüğümüz ağzından salyalar çıkartarak konuşan liyakatsiz gazeteciler, politikacılar daha sıralayacağımız onlarca örnek ve içinden çıktıkları halk. Bu sadece bizim sorunumuz değil dünyanın sorunu. Maddeye ve mülkiyete bağımlılık. Başarının tek işaretinin madde ve mülkiyet olduğu bir dünyada insanca yaşamak mı yoksa akışa bırakmak mı. Yakın zamanda bir sohbette Mülkiyet pesinde koşacak kadar fakir değilim dedim. Bu tarihe geçecek özlü söz sonrası hala toplumun gözünde adam! olamadığımın gerçeğini kabul ederek ilk taşı kendime atmış olayım. Adam olmak yerine insan kalmayı tercih etseydik bambaşka bir dünyada yaşıyor olurduk zannımca.
Tamam hepimiz seri hayatlarımızda artık ünlüyüz, narsistiz, elimizde taşlarımızla kurbanlarımızı bekliyoruz. Günahsız olduğumuzu ise asla kabul etmiyoruz. Şu dönemde gökten peygamber inse, ilk mucizesinde birbirimize gireriz ilk taşı adama atarız beğenmediğimiz için.
William Shakespeare 1609 yılında yazdığında 66. Soneyi ya o günü yaşamış ya bugünü görmüş. Can Yücel çevirisinde şu durum çıkıyor ortaya. Sonuç olarak insanın olduğu her yerde benzer mevzular var işte .
Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.
Sonuç;
Gene bir şarkıda derki "Bir yer bulalım dünyadan uzak" İşin komik tarafı grup halinde gideceksek birde elimizdeki taşları bırakmayacaksak biraz sorun yaşayabiliriz dostlar. Yine gözümüz yükseklerde çünkü…
Comments