![](https://static.wixstatic.com/media/f5acb8_5ab29013cfde407c999c8adf411842fa~mv2.jpg/v1/fill/w_980,h_1256,al_c,q_85,usm_0.66_1.00_0.01,enc_auto/f5acb8_5ab29013cfde407c999c8adf411842fa~mv2.jpg)
İnsanlık tarihinin en önemli yıkımlarından biri ve en önemlisi maalesef 2. Dünya savaşı. 6 yıl boyunca milyonlarca insan birçok kıtada savaşı, yıkımı, soykırımı ve topraklarında mahkumiyeti yaşadı. Hitler Almanya'sı ile başlayan savaş tüm dünyaya yayıldı ve önlenemez bir hal aldı. Savaşın dünya üzerinde şeklen, ekonomik ve politik olarak açtığı değişiklikler günümüz coğrafyasını ortaya çıkardı diyebiliriz. Ama öncesinde Hitler’in Almanya’da nasıl bu kadar güçlü hale geldiğini incelemek lazım. Bu konuda çok fazla olay ve tarihe yazılmış anektod vardır ama bir tanesi vardır ki Hitlerin tek adam olmasının yolunu açmıştır. Tam yazımı yazdığım tarih olan 27 Şubat 1933 yılında meydana gelen olayda Alman parlamento (Reichstag) binası yandı.
Bina oluşan kamu binası ihtiyacından dolayı mimar Paul Wallot tarafından 1884 ile 1894 yılları arasında Spree nehrinin kenarında, Tiergarten semtinde neo-rönesans tarzında inşa edilmiştir. Alman imparatorluğu ve Weimar meclisleri bu binada toplandı. Weimar cumhuriyeti esnasında Nasyonal sosyalist işçi partisinin başına 1921 yılında geçen Hitler 1933 yılında Cumhurbaşkanı Paul Von Hindenburg tarafından İmparatorluk Şovalyesi ilan edildi.
Bu olaydan tam bir gün sonra ise Reichstag binası yandı. Büyük toplantı salonu ve bazı odalar yandı. Binada yangının nasıl çıktığı ve kimler tarafından çıkarıldığı bilinmese de, Nazi partisi 4 Şubat 1933 tarihinde Alman Halkını Koruma Kararnamesi çıkartmıştı. Kararname basına kısıtlamalar getirilmesi, polise siyasi toplantı ve yürüyüşleri yasaklama, seçim kampanyalarını engelleme yetkisi veriyordu. Fakat bu kararname cumhurbaşkanı tarafından onaylanmamıştı. Yangının hemen sonrasında Koalisyon partileri olan Nazi partisi ve Alman Ulusalcı Halk Partisi, Koministler'in bir ayaklanma çıkarmak istediği bahanesi ile cumhurbaşkanına baskı yaparak bu kararnameyi çıkarttılar. Kararnamenin birinci maddesi temel hak ve özgürlükleri geçici olarak askıya alıyordu. Beşinci madde ise siyasi suçlara vatana ihanet tanımını yapıyordu.
1933 yılının Mayıs ayında, Hollandalı ve bir komünist olan Marinus Van der Lubebd, Bulgar Georgi Dimitroff ve Komünist partisinin üst düzeyi yangının fâilleri olarak tutuklandılar. Savcılık, yangını silahlı bir darbenin habercisi olarak göstermeye çalıştı. Siyasi bir şov haline gelen dava duruşmalarında Marinus van der Lubbe, şüpheli bir itiraf ile ölüm cezasına çarptırıldı. Bu esnada idam cezasını düzenleyen kanun, alelacele değiştirildi ve van der Lubbe 1934 yılı Ocak ayında idam edildi. Diğer davalılar, delil yetersizliği gerekçesi ile beraat etti.
Bu yangın Hitler’in tek adam olma sevdasının yolunu ve önünü açtı. Yapılan kararname değişikliği ile halkın temel hak ve özgürlükleri sınırlandırılırken karşısında siyasi olarak hiçbir siyasi rakip kalmayacaktı ve acil olarak uygulamaya geçildi. Aynı zamanda devlet kurumlarını lağvetme ve merkezi hükümetin devlet hukukunu ve yerel hukuku hükümsüz kılma yetkisini kendine vermişti.
Halka komünist düzenin bir ayaklanma ile başa geleceği ve Bolşevikler tarafından yönetilecekleri korkusu empoze edilmiş ve Hitler’in bu sisteme karşı en büyük koruyucu olacağı yönünde inanmaları sağlanmıştı.
1 Aralık 1933'te çıkarılan kanun ile Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi dışındaki tüm partiler kapatıldı. Nazi rejimi, Almanya'nın daha önceki güçlü basın özgürlüğünü aylar içinde ortadan kaldırdı. Neredeyse tek yayınevinin çıkardığı gazete ve kitaplar yayında kaldı. Ulusal semboller ve bayraklar değiştirildi muhalifler susturuldu. 1933-1934 yılları özellikle cumhurbaşkanın ölümü ile yerine geçen Hitler’in planlarını uygulamaya soktuğu yıllar olarak tarihe geçecekti. Propaganda bakanı Goebbels, SS (Koruma Timi) komutanı Himmler ve Herman Goering gibi isimler Nazi Almanya'sının Hitler’den sonra en önemli adamları olarak tarihe geçecekti.
Bir bina bir yangın ve bir ulus ile beraber dünyanın kaderinin değişmesine yol açan olaylar zinciri. Bakın Hitlerin barış anlayışı üzerine sözleri şunlardır. "Aslında ulaşılacak gaye şudur: Gözyaşı döken barış severlerin salladıkları 'zeytin dalları' ile sağlanmış bir barış değil, bütün dünyayı yüksek bir medeniyetin hizmetinde bulunduran bir hâkim milletin üstün kılıcı ile sağlanmış bir barış."
1922 yılında ise Gazi Mustafa Kemal Atatürk ise İzmir’de yaptığı konuşmada savaş hakkında şunları söylüyordu. "Böyle bir sonucun ne kadar feci olabileceğini tahmin edersiniz. Yok oluş sadece savaş alanındaki orduya ait olamaz. Aslında, ordunun mensup olduğu millet feci sonuçlara uğrar. Tarih, birtakım boş hayallerle, başlarındaki hükümdarların, hırslı politikacıların oyuncağı durumuna düşen istilacı orduların, istilacı milletlerin uğradığı bu çeşit feci sonuçlarla doludur."
Bir bina bir ulus ve dünyanın kaderi..
Bu yazı 02.03.2021 tarihide kisakisa.com sitesinde yayınlanmıştır.
Comentarios