top of page

Paris ve Laneti

cokgezenhk

Mitolojik bir figür düşünün, üç muhteşem kadının peşinden koştuğu ama bambaşka bir kadının elde edebildiği bir adam ve bunun sonucunda bir kentin yıkılması ile sonuçlanan olaylar bütünü. Bu soruyu büyük bir kesim doğru yanıtlayacaktır. Evet cevapları duyar gibiyim, Paris ve Troya’ dan bahsediyorum. Bence doğduğu günden itibaren bahtsız bir karakterdir Paris. Hatırlamak gerekirse, Troya Kenti’nin kralı Priamos’tu. Karısı Hekabe’den olan en küçük oğlunun adı Paris’tir. Doğumdan birkaç gün önce kraliçe rüyasında karnından çıkan dev bir alevin Troya kenti surlarını sardığını ve sonunda tüm kentin yandığını görür. Rüya yorumcuları, kraliçenin rüyasını iyiye yormazlar ve ona doğacak çocuğun Troya’nın yıkımına neden olacağını söylerler.

Bu sözlerden etkilenen Kral Priamos, bebek dünyaya gelince onu alır ve bugünkü Kaz Dağlarına götürüp ölüme terk etmesi için uşağına verir. Uşak ona verilen emri yerine getirir ama kendisi öldüremez, bebeği vahşi doğada ölüme terk eder. Kader burada tecelli eder. Bir dişi ayı, çocuğu görür ve emzirir. Bebek bir süre ayı sütüyle beslenir. Sonrasında ise bir çoban onu bularak evine götürür ve diğer çocuklarıyla birlikte büyütür. Delikanlı oluncaya kadar yaşamını bir çoban olarak sürdüren Paris, bir gün kendisinin Zeus tarafından Olympos’lu üç tanrının güzellik yarışmasının hakemi olarak tayin edildiğini öğrenir. Hakemlik edeceği yarışma; Tanrıça Thetis ile Phtya kralı Peleus'un düğününe, sorun çıkarmasın diye çağrılmayan nifak tanrıçası Eris’in, hem çağrılmamasının öcünü almak hem de tanrıçaların kıskançlığını kabartmak için düğün sofrasına bir altın elmayı usulca bırakmasıyla başlamış olur. Üzerinde ‘’En güzeline’’ yazar bu elmanın. Baş tanrı Zeus’un karısı olan Tanrıça Hera en güzel tanrıçanın kendisi olduğunu söyler. Kentlerin koruyucusu ve akıl tanrıçası olan Athena ile aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit’e göre de en güzel kendileridir. Böylece altın elmanın kendilerine verilmesini ister her üç tanrıçada. Maalesef sorun çözülmeyince baş tanrı Zeus’a götürülüp, ondan hakemlik yapması istenir. Ancak Zeus başına bela almamak adına bu işe karışmak istemez ve sorunun çözümünü bir ölümlüye havale eder.

Zeus’un hakem olarak seçtiği kişi, Paris idi. Yaşadığı coğrafyanın en yakışıklı adamı olarak kabul edilen Paris hakem olarak seçildiği haberini Zeus’un habercisi olan tanrı Hermes’den alır. Hermes, Zeus’un haberini vererek Paris’e bu Altın Elma’yı hangi tanrıçayı güzel bulacaksa ona vermesini söyler.

Tanrıçalar ise güzellik yarışmasını kazanabilmek için Paris’e bir sürü rüşvet teklif ederler.

Hera, Asya Krallığını ;

Athena, sonsuz akıl ve başarı teklif eder.

Afrodit ise, dünyanın en güzel kadının aşkını vereceğini söyler. Bu kadın, Sparta Kralı Menelaos’un karısı Helena idi.

Bu arada Paris, yarışmadan önce Troya kentine giderek buradaki oyun ve yarışlara katıldı. Oyunları ve yarışmaları izleyen kral ve kraliçe başarılı yarışmacı Paris’e yürekten bir yakınlık ile bağlanırlar. Kim olduğunu merak ederek araştırdıklarında onun oğulları Paris olduğunu öğrenirler ve Paris sarayda prens olarak yaşamaya başlar. Yarışma günü geldiğinde, Paris güzel tanrıçaların karşısına çıkar ve Afrodit’in güzelliği karşısında tutulmuş, büyülenmiş bir şekilde elmayı Afrodit’in avuçlarına bırakıverir.

Bir kentin tarihi ve talihi bundan sonrasında değişir. Tanrıçaların en güzeli seçilen Afrodit, verdiği sözü tutarak Helena’nın aşkını Paris’e vermiştir. Paris bir gemi hazırlatarak Peloponnes’a gitti ve bu adada hüküm süren Menelaos’un sarayında konuğu olarak ağırlandı. Ama aşkı için kendisini misafir eden kralın güzel karısı Helena’yı alarak Troya’ya kaçırdı. Bunun üzerine kral Menelaos, Yunanistan’daki Akha krallarının en güçlüsü olan kardeşi Agamemmon’a giderek Truva’ya bir sefer düzenlemesini ister. Gördüğünüz gibi savaşın sebebi bir kız kaçırma meselesi. Ancak pek çok tarihçiye göre ardında sakladığı bir başka sebep vardır ki; oda geniş çerçevede antik dünya doğusunun zenginlikleri, daha dar ve özel çerçevede ise Troya kralı Priamos’un hazinesi.

Savaşın başlangıcında Truva oldukça güçlü durumdaydı. Birçok tanrı da bu savaşta tarafını seçmişti. Fakat İthake kralı Odysseus’un yaptığı dev bir tahta at, Truva’nın yıkımını beraberinde getirir. Atın kent surları içine alınması sonucu, Akha savaşçıları Troyalıları uykularındayken katlederek kenti yakıp yıktılar. Sonuç Troyanın sonu olur.

Bunun yanı sıra, Tanrıça Thetis ile Phtya kralı Peleus’un oğlu ve aynı zamanda bir yarı tanrı olan Akhilleus’un Ahkaların yanında savaşa katılarak, Paris’in kardeşi Hector ile mücadeleye girmesi sonucunda, çok güçlü bir savaşçı olan Hector’u yenip, öldürmesi savaşın sonucu belirlemiştir. Her şeyin başladığı Menelaos, karısı Helena’yı alarak ülkesine dönmüştür. Bu, Truva kentinin değişmez kaderinin bir sonucuydu. Bir adam şans ya da şanssızlıklar ile dolu hayatı ve mahvolan bir kent.

Yapılan kazılarda Truva kentinin üzerinde 11 katman olduğu ortaya çıkmıştır. Doğal afetler yıkımlar ya da savaşlar medeniyetlerin yıkılıp yeniden kurulmasının en büyük sebepleridir. Peki Truva antik kentini gerçek anlamda kazan ve hatta kaçıran kimdir biraz ondan bahsedelim.

Türkiye topraklarındaki mücevher değerindeki antik kentlerin talan edilmesi 18 yy’a kadar gidiyor. Özellikle İngiliz ve Alman araştırmacıların Arkelog olmalarına gerek kalmadan talan ettikleri bir coğrafya haline gelmişti ülkemiz. Truva’yı ve Truvalıları bugünkü şöhretine kavuşturan önemli isimlerden birisi ise Alman bir tüccar olan Heinrich Schliemann oldu. Tartışmaların odağında olan bu isim, bugün büyük bir kaçakçı olarak anılırken, yaşadığı yıllarda yayılmacı politika izleyen batılı tarih anlayışının kanlı canlı bir örneği idi.

Schliemann öncelikle bir tüccar idi. Diğer kazı yapanlardan farkı ise okuduğu İlyada destanına yer alan Truva antik kentinin varlığına sonuna kadar inanmıştı. O tarihe kadar kimsenin yapmadığı şeyi yapmak adına yola çıktı ve Osmanlı hükümetinden gerekli izinleri aldı. 1871 yılında Hisarlık Tepe’deki höyükte çalışmaya başladı. Kazının başlamasının üzerinden iki yıl geçtiğinde, surların arasında bulduğu altın eşyaların çocukluk düşü olan Priamos’un hazinesi olduğuna inandı. Eşi Sophia’nın yardımı ile eserleri Yunanistan’a kaçırdı. Yunanistanda Osmanlı makamlarının kendisine dava açtığını öğrendiğinde ise bu sefer Rus çarından yardım istedi ama red cevabını alınca Almanya’ya götürmek zorunda kaldı. Bulunan eserlerin ısrarla Türkiye dışında olmasını istemesinin altında yatan nedenler o dönem itibari ile batılıların köklerinin Antik Yunan üzerinden ısrarla Anadolu ya da farklı medeniyetlerde başlamış olduklarını varsaymaları ve Anadolu topraklarında hak iddia etmeleri gösterilebilir.

Schliemann’ın, bu anlayışı kendisine Truvayı kazan ve bulan bir adam olarak değil bayağı bir tarihi eser kaçakçısı damgasını vurulmasını sağladı sadece. İkinci Dünya savaşı başladığında ise Berlin’de Rus işgalinden korumak için bu eserler hayvanat bahçesinde saklanmış lakin sonrasında savaş ganimeti olarak Sovyetler Birliğine götürülmüştür. İlerki yıllarda ise Truva hazinelerinin Sovyet devlet malı olduğu kanunu çıkartılmış ve geri iadesinin önü kapatılmıştır. Tamamı dünyanın farklı ülkelerine dağılmış olan eserlerin bir kısmı ise geri gelmiştir. Arkeologlar tarafından doğrulanan bilgi ise, iadesi sağlanan altın takıların Truva bölgesine ait gerçek eserler olduğu. Fakat Schliemann kazılarından çıkıp çıkmadıkları bilinmemektedir.

Maalesef yüzyıllardan beri bu topraklardan çalınan tarihi eserlerin haddi hesabı yoktur. Kabul etmemiz gereken bu eserlerin hepsinin bizim kökenimiz olduğu ve bu eserlerin sahiplerinin, ırk, din dil ayrımı yapılmaksızın bu ülkenin tarihini oluşturduklarıdır. Belki o zaman üzerinde yaşadığımız bu coğrafyanın bir bütün olarak kendi tarihimizi ve aslımızı oluşturduğunun farkında olarak sahip çıkmamız ve korumamız gerekliliğidir.

Kaynaklar:

Anonim. 2003, Yitik Mirasın Dönüş Öyküsü. T.C. Kültür Bakanlığı.YKY.

Duchene,H. 2003, Troia Hazineleri ve Schliemann’ın Düşü. İstanbul.







38 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Sor Bana Pişmanmıyım?

Başlangıç; Hz İsa’nın yanına zina yaptığı iddia edilen bir kadın getirilir. Toplum kadının suçlarını kabul edip idam edilmesini ister....

Comentários


bottom of page